Friday, November 10, 2006

"Bir bilim-kurgu, bir masal ya da bir gerçek!"

"WHAT THE BLEEP DO WE KNOW?” -muhteşem bir film...-

GERÇEĞİN GERÇEK YÜZÜ



Uçmanın serbest olduğu bir içsel dünyaya sahipken niye yere sağlam basmaya inat ederiz bilmiyorum yada; niye beynimiz reddetse bile gördüğümüz her şeyle onu inandırmaya çalışırız…?
Her şeyi yapabilme yetisi olan biz insanlar değilmiyiz iki olay arasında bu kadar sağlam köprüler kurmayı başarabilen? Bizi mutsuz eden, yüzümüzü düşüren bir şey gerçekleşmeye görsün… Ardından yaşanacak benzer her olayın sonucunu bildiğimizi zanneder, bunu beyin ve bedenimize inandırır sonrada sonucu beklemeye başlarız. Ve şu cümleyi kurarız kaçınılmaz “ben biliyordum böyle olacağını”. Beyin; düşünce ve beden gücüyle çalışan bir makine ise eğer, bilebile lades niyedir bilinmez.
Tüm bu ve benzeri davranış biçimlerini sergileyen insanların iyi bir örneği “Amanda”… Ama ilginç olanı ki şu ki; filmde Amanda karakteri gerçek olduğu gibi ona gizli kalmış gerçeği gösterenlerde, içindeki gücü keşfetmeyi öğretenlerde gerçek!
Filmde her bir kare insana hem samimi, hem sıcak hem de şaşırtıcı geliyor. İçinde yaşadığımız dünyanın sınırlarını, kurallarını tamamıyla kendimizin yarattığını söylüyor açıkça bize. Bunu Quantum fiziğiyle birleştirdiği bazı noktalar bana tam anlamıyla uçuk-kaçık gelse de insan neden doğru olmasın diyor aslında.
Her şey inanç ve sevgi üzerine kurulu mesajını verirken bunu sağlam temellerle açıklıyor, su örneğinde olduğu gibi…
Sıradan bir gerçeğin aslında içerisinde çok gizemli bir gerçek barındırdığını keşfettim bu filmde. İnsanı bir kere için bile olsa dünyaya ve yaşadığı hayata farklı bakmaya sürüklüyor. Sanki “düşünce gücünüzle değiştirin hayatınızı, hayatınız düşündüğünüz gibi olacak” diyor ve bunu söylerken de gülümsetiyor insanı.
Ayrıca başka bir yandan; kendimi iyi hissedebilmenin, gülümseyebilmenin, hayatımı güzelleştirebilmenin sırrını çok yakınımda –kendi içimde- olduğunu hissedebilmek gibisi yok sanırım. Derler ya ”insan en yakınında ki gerçeği görmezmiş bazen”
Artık gözlerimi kapattığımda hayal kurmanın bile ayrı bir tadına varıyorum sanki… Sanki istesem dokunacakmışım gibi geliyor. Zaten istesem dokunurum değil mi? J
Kısacası; her izlediğimde gülümsetecek, her defasında farklı tatlar bulacağım, farklı noktalar yakalayacağım, sadece kendimizle dünyaya ve hayatımıza nasıl pozitif yön verebiliriz’i çok iyi öğreten bir bilimkurgu, bir belgesel, bir ders… Yada, kendimi her kötü hissettiğimde izleyebileceğim bir shov…
İşte her şey bizlerin elinde, beyninde ve bedeninde bitiyor. Düşünce gücümüzle, inanarak, severek başarılamayacak, savaşılamayacak şey yok! Yeter ki onu iç dünyamızda istediğimize kendim’iz denilen o büyük varlığı inandıralım ve bu inançla her gün her sabah gülümseyerek başlayalım hayata.
İçimdeki ses diyor ki; Gerçeğin Gerçek Yüzünü Görmeye Hazırsın SEN!