Monday, July 10, 2006

GELECEĞİN YILDIZI: REKLAM

Teknolojinin hızla ilerlediği ve değişimin hızlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ve bunun getirisi olarak insanların ihtiyaç ve isteklerinin günden güne arttığını görmekteyiz. Bu ihtiyaç ve isteklere çözüm bulabilmek yada aranan çözüme yol çizebilmek adına bizlere sunulan “Reklam” adını verdiğimiz görsel yada işitsel efektlerin her gün bir yenisiyle yüzleşmekteyiz. Dünün reklamcılığı neredeydi, bugün nerede ve kim bilir yarın nerelerde, hangi noktada olacak?
Geçmişle bugünü, bugünle yarını harmanlayarak geleceğe ışık tutabiliriz belkide. Bunun için ilk önce reklam dünyasının doğayeni, en kışkırtıcı ve kural tanımaz kişiliği olan Bill Bernbach tan başlamak istiyorum tahminlerime.
“İnsanın satın alma biçimleri değişse bile değimeyen bir şeyi var: satın alma güdüleri. Yüzyıllardır insanlar aynı güdülerle satın alıyorlar.” ( Bill Bernbach) Ve bu insan yaradılışı değişmediği sürece geleceğede izlerini taşıyacaktır kuşkusuz. Çünkü insanoğlu yaşamak için hayatla mücadele ederken gelişen teknoloji ve Yeni Dünya’ya da ayak uydurmak zorunda kalacaktır.
“Dezavantajdaki avantajı bile görebilmeli insan” ( Bill Bernbach) Bu cümlenin bizlere vermek istediği mesajı aslında tam anlayabilirsek ne kadar büyük anlamlar içerdiğini görebiliriz. Ve bunu belkide ilerki yüzyıllara daha geniş ve derin anlamlar katarak aktarmalıyız ki; hem tüketici hem de reklamcılar için karşılıklı fayda sağlanabilsin.
Geçmişten günümüze gelen bir diğer önemli nokta ise “Gerçekçi Olmak” tır. Ne kadar yetenekli olursanız olun varolmayan bir özelliği yoktan yaratamazsınız. Yüzyıllar sonra değişen insanın karşısına; değişen teknoloji ve değişen marka pazarı bugünden daha fazla sunumlarla gelecektir. Bu durumda bile reklamlar asla insanlara sahte şeyler sunmamalıdır; olabildiğince gerçeği yansıtmalıdır. Bu gerçeğide salt tüketiciye sunmakta olmaz tabiki… Bunu tanıtıcı öğelerle ve bilgilerle beslemeliyiz. Bugün bile reklamlarla boğulmuş olan insan gelecekte çok daha fazlasıyla karşılaşacaktır. Bugün bile uygulanmaya başlanmış bir noktadır: reklamda eğlence ve espri… İşte gelecektede bence bu noktada fazlasıyla durulmalı ve insanlara bulundukları koşturmacayı hatırlatmak yerine onları kısa bir sure içinde olsa gülümsetebilmeli reklamlar.
1890’ larda yaratıcılık diye birşey yok iken şimdi varlığını hissettirmekle kalmayıp, bunun üzerine takımlar kurulduğunu görmekteyiz. Reklam dünyasının geleceğinde de yaratıcılık, artık kendisini belkide başka bir kelimeyle genişletecek ve bence bunu eğlence ile

birleştirerek çok daha farklı noktalara gelecek. Buna bir örnek vermek gerekirse; eski zamanlarda hatta belki birkaç yıl öncesinde müşterisi olduğumuz bakkallar artık yerini büyük süpermarketlere bırakmış durumda. Eskiden tezgahtarlar bizimle ilgilenirken artık kendi tezgahtarlığımızı kendimiz yapıyoruz ve çeşit çeşit ürünle başbaşa kalıyoruz. Ve bu noktada tek iş reklamlara kalıyor. Reklamlarda bizim dikkatimizi ne çekmişse genellikle onu alıyoruz. Kısacası; hangi ürün daha yaratıcı fikirlerle ve daha eğlendirici efektlerle bize sunulmuşsa onu merak ediyoruz. İnanıyorum ki bu marketlerin yerini gelecekte daha büyükleri aldığında reklamlara daha çok ihtiyaç duyacağız. Ve reklamcılara daha çok ihtiyaç duyulan bir dönem başlayacak belkide çok kısa bir sure sonra.
Zaten herşey gibi reklamcılıkta teknolojiye ayak uydurmaya devam ettikçe gelecek çok daha güzel ve farklı projelere imza atacaktır. Günümüzde bile artık internet üzerinden ulaşabiliyoruz istediğimiz birçok reklama. Ve sadece bununla kalmayıp beğendiklerimizi başkaları ile paylaşabiliyoruz. Yani reklamcıların tüketiciye sunduğu ürünü biz başka bir tüketiciye sunuyoruz. Ve böylece bir kişi aracılığı ile birçok insana ulaşabiliyor projeler. Dünün geleceğini oluşturan bugün daha büyük ve daha karmaşık bir geleceğe adım adım yaklaşırken kim bilir daha nice teknoloji harikalarıyla karşılaşacak. Ve işte yine yukarıda söylediğim gibi reklamcılara çok daha fazla iş düşecek, daha yaratıcı olmak insanları daha farklı düşünmeye yöneltmek gibi…
Çünkü insanlar günümüzde bile artık büyük bir kitlenin parçası olarak görülmek yerine farklı özellikleri olan bireyler olarak algılanmak istiyorlar. Birçok ürün birçok marka ve bunun getirisi olarak birçok reklamla boğulmuş durumdalar. Bu yüzden artık neyin kişisel isteklerine daha çok karşılık verdiğini görmek istiyorlar. Zaten reklamcılıkta en önemli nokta olan “4P” ( product, place, price, promotion) de yerini bu yüzden “4C” ye (consumer, cost, convenience, communucation) bırakmış durumda. Artık insanlar tek başına bir birey olarak görülmek ve öyle ilgi görmek istiyorlar. Bunu başaran en iyi örnek ise; kredi kartı ekstresinde doğum günümüzün kutlanması yada cep telefonumuza özel günlerde kutlama mesajı gelmesidir.


Bunun dışında yine reklam tarihinde ve tabiki günümüzdede üzerinde durulan bir terim var ki, bunu daha da iyi açıklıyor; “USP” (Unique Selling Proposition) ! Bireysel algılanma istekleri gün geçtikçe o kadar artış gösteriyor ve insanlar bunu o kadar iyi anlatıyorlar ki bu terimi bile reklamcılar artık “Unique Selling Personality” olarak uyguluyorlar. Yoksa tüketici çok rahat bir diğer markaya kayabilir; artık bunu düşünüyorlar. Ve gelecektede bence bu nokta fazlasıyla genişletilecek ve üzerinde daha fazla düşünülecek. Geleceğe dair tahminler yürütürsek bir örnek vermek istiyorum; bu da inanıyorum ki bu noktada en iyi örnek olacaktır: NIKE… Çok kısa bir süre başlatılan “ kendi ayakkabını kendin yarat” kampanyası… İnsanların bireysel isteklerine karşılık vermek adına yapılan bu kampanyada, adı geçen marka, siz istediğiniz ve kullanmakta mutlu olacağınız ürünü çizin biz üretelim diyor. Bir nevi, biz bir ihtiyaç yaratmıyoruz sizin kendi varolan ihtiyacınıza çözüm yaratıyoruz mesajı veriyor.
Bu örnekten ve değişen algılanma isteklerinden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki; yaratıcılığı tüketiciye bırakmak bile bir yaratıcılıktır aslında! Ve biliyoruz ki gelecek insanları daha büyük ve farklı bir dünyanın içine soktuğunda onlara daha çok şey sunmak zorunda kalacağız çünkü bunu bekleyeceklerdir.
Kısacası; geleceğin reklamcılığı reklamın eğlendiricide olma öğesi ve bireysel algılanma isteklerine daha çok çözüm bulabilmek üzerine kurulacaktır.
“İstatistikleri dinlemekle o kadar meşguluz ki, onlari yaratabileceğimizi unutuyoruz” (Bill Bernbach). İşte yarının reklamcılığı belki kendi istatistiğini kendi yaratacak belkide her bireye ayrı bir istatistik sunacaktır. Ve böylece ürünler reklamlarla, bilinir olmaktan çıkıp istenilir olacaktır!